Marcel Suriye’de Apame’de 400 yıllarında doğdu. Ailesi zengindi, ancak onları daha genç yaşında iken kaybetti. Ailesinden kalan bütün mal mülk kardeşi ile kendisine kaldı.
Marcel genç yaşta Antakya’ya iyi bir edebiyat ve kaliteli bir Hıristiyan eğitimi görmek için gitti. Yatim olduğundan Marcel gerek insani açıdan gerek tinsel açıdan güvenilir bir kılavuzun ihtiyacını duydu. Öte yandan Kutsal Kitaplarıdaha derinlemesine incelemek istiyordu. Ne var ki Antakya’da aradığını bulamadı. Bunun üzerine Bilgeliği aramak için yollara koyuldu. Yaşamını yönlendirecek kişiyi Efes’te bulacağına ilişkin içinde bir his vardı. Onun için Efes’e gitmeye karar verdi.
Efes’e gelince kendisini seve seve kabul eden bir zengin adamın evine yerleşti, adam ve karısının dindarlıkları Marcel’inkiyle tamamen uyuşuyordu. Bu Hıristiyan çiftin Promete adında bir köleleri vardı, bu kölenin erdemli yaşamı bütün kentte biliniyordu. Promete birçok gecesini Efes’in manastırlarındaki kiliselerde dua ederek geçiriyor ve çok çilekeş bir yaşantı sürüyordu. Promete efendilerinin tinsel yöneticisiydi, aynı zamanda genç Marcel’in de yöneticisi oldu.
Marcel güzel yazı yazma sanatını çok iyi biliyordu. Bu yeteneğini kitapları kopye edip onları satmakta kullanıyordu. Bu işi hem hayatını kazanmasına hem de yoksullara sadaka vermeye yetiyordu. Promete’nin yanında ruh gözüyle seyrediş duasını nasıl yapması gerektiğini öğrendi. Yavaş yavaş, onun gibi, o da gecelerinin büyük bir bölümünü ruh gözüyle seyredişe ayırıyordu.
Efes’te iken Marcel çağdaş tinsel bir ustadan, aziz Alexandre’dan söz edildiğini duydu. Alexandre yandaşı birkaç genç rahiple birlikte Constantinople’da (İstanbul) aziz Menas manastırının yakınlarında (Şimdiki Topkapı Sarayı Burnu) yaşıyorlardı. Alexandre ve yandaşlarının özel bir giysileri yoktu. Dilenciler gibi giyinmişlerdi. Ayinlerini inançla Menas rahipleriyle birlikte yapıyorlardı, aynı zamanda kentte hayır işleriyle uğraşıyorlardı. Marcel Efes’i terkedip Alexandre’a katılmak için Constantinople’a gitti.
Marcel Asya yakasındaki şimdiki Çubuklu’daki İrenation manastırının kuruluşuna tanık oldu. Marcel bir yandan güzel yazı yazma sanatını icra ederken öte yandan başrahibin istediği her türlü işi, hatta en küçük düşürücü olanlarını bile yerine getiriyordu. (Örneğin: Ahırda bile çalıştı.)
Aziz Alexandre ve onun halefi Jean ölünce, 447 yılında İrenation manastırının başrahibi oldu. Halk bu rahiplerin dua dolu yaşamlarını keşfetti. O devirlerde bu rahiplere “ACEMET” (yani uyumayanlar) denirdi. Marcel manastırın yanında hacıların kalacağı bir han ve ihtiyacı olanlar için bir hastane yaptırdı. Aynı zamanda insanlara sürekli duayı ve ayini sevdirdi. Kısa zamanda İrenation manastırı çok büyük bir üne kavuştu.
463 yıllarında zengin bir vatandaş Studios Marcel’in rahipleri için yeni bir manastırın masraflarını üstlendi. Bu manastır Yedikule yakınlarındaki (şimdiki Samatya mahallesinde İmrahor camii) Studion adıyla tanınan manastırdır.
Marcel’in biyografi yazarları şöyle yazıyorlar: Marcel bu manastırları çok ayarlı bir dozla rahiplerine karşı sakınımla ve cesaretle, tatlılıkla ve kararlılıkla, sevgi ve bağışlayıcılıkla yönetti, ayrıca hasta rahiplerine çok özen gösterdi.”
Marcel aynı zamanda şifa vericiliği ile de ünlenmişti. Şifalarını çileyle, gözyaşları ile ve duayla gerçekleştiriyordu, “Mucize büyü değildir” diyordu!
Marcel 483 yılının 28 ya da 29 Aralığında öldü.
Aziz Marcel bizim için dua et!